• Sessizlik Sesin Yokluğu Değildir

    Psikiyatrist, sosyal bir toplantıda Zen ustasıyla karşılaştıktan sonra ona kafasını uzun zamandır meşgul eden bir soruyu sormaya karar veriyor.

    “Tam olarak insanlara nasıl yardım ediyorsunuz?” diye soruyor adam.

    Ve usta şu şekilde cevap veriyor; “onları öyle bir noktaya getiriyorum ki artık daha fazla soru soramaz oluyorlar.

    Zihinsel gürültü aklımıza zarar veriyor; bilgi yaratmak değil, meşguliyet yaratmak adına sürekli soru soruyoruz. Sürekli tepkisel durumda kalarak, zihnimizde, ciddi ve konsantrasyon gerektiren düşüncelere yer bırakmıyoruz. Hayata dair bir bakış açısı elde edebilmek için duraksamaya ihtiyacımız var. Sessizlik bunun için tam da aradığımız verimli topraklardır.

    En son ne zaman hayatınızda ‘duraklat’ düğmesine bastınız?

    Sessizlik sadece gürültünün olmaması demek değildir. Zihninizin berraklığını geri kazanabilmesi için gerekli boş alandır.

    Birçok insan sessizliğin izolasyon olduğunu düşünür. Fakat tam da aksine, bizim gerçeklikten kopmamıza neden olan şey, gereksiz meşguliyettir. Lao-Tzu bu konuda şöyle demiştir: ”Sadece merkezde kalın ve izleyin. Daha sonra orada olduğunuzu unutun.”

    Sessizlik sesin yokluğu değildir; geri kalan pek çok şeyin varlığını çağırır.


    Sessizlik nesli tükenmekte olan bir türdür.
    G.K. Chesterton şöyle demişti: “Ben dalgın ya da unutkan değilim. Zihnimin varlığı benim diğer her şeye olan farkındalığımı yok ediyor.”

    Gürültü bizi meşgul ediyor.

    Beynimiz sürekli olarak içsel ve dışsal uyarılara maruz kalıyor ve sessiz olabilmek mümkün değilmiş gibi gözüküyor. Sessizlik ruhumuzu boşaltacakmış gibi hissediyoruz.

    Hayatınızda gürültüye ne neden olur?

    Sosyal medya bildirimleri, Netflix eğlentileri, aşırı düşünmek, sürekli kalabalıklar tarafından sarılmak ve takvimlerimizi fazlasıyla doldurmak sessizliği engellemek için yapılan bir sürü aktiviteden sadece birkaçı... Gürültüyü eğlenceye çevirdik ve bu sayede dikkatimizi hiçbir konuya yoğunlaştıramıyoruz.

    Gordon Hempton sessizliğin tehlike altında olan bir tür olduğunu düşünüyor.

    Kendisi bir akustik ekolojist; dünyanın her tarafından sesleri topluyor. Hempton’a göre gerçek sessizlik anda mevcut olabilmektir.  Sessizlik sesin yokluğu değil fakat gürültünün yokluğudur. Dünya, ‘güneşten gücünü alan bir müzik kutusu’. Ona göre dünyayı kulaklarımızla içselleştiriyoruz.

    Gürültü zihinlerimizi kirletiyor.


    DSÖ 2011’deki bir raporunda gürültü kirliliğini ‘modern bir veba salgını’ olarak adlandırdı ve şöyle bir sonuca vardı: ”Çevresel gürültüye maruz kalmanın insanların sağlığı üzerinde yan etkiler yarattığına dair elimizde fazla sayıda kanıt bulunmaktadır.”

    Gürültü sadece modern bir hastalık değildir. 19. Yüzyıldan beri zihinlerimize zarar vermektedir. O zamanlarda, İngiliz bir hemşire ve sosyal aktivist olan Florence Nightingale şöyle yazmıştır: “Gereksiz gürültü, sağlıklı ya da hasta bir bireye yapılacak en kötü bakımdır.” Nightingale’e göre gereksiz gürültü stres ve uykusuzluğa neden olmakla beraber iyileşmekte olan hastalar için de bir alarm durumudur.

    Kalıcı bir sessizlik her zaman iyi bir şey değildir elbette. Hayvanlar hayatta kalabilmek adına dinlemek durumundadırlar; bizler bu şekilde tehlikeden önceden haberdar olmaktayız.

    Asıl problem gürültünün bir tür kaçış için kullanılmaya başlanmasıdır.

    Psikiyatr Carl Jung, insanların doğal olarak gürültüyü aradıklarını çünkü insan varlığına delil teşkil ettiğini söylemektedir. Hayatta kalabilmek adına grupların rahatlığına ve de güvenliğine ihtiyacımız var. Fakat sorun şu ki, asırlar öncesine göre çok farklı bir durumdayız ve hayatlarımız artık sürekli bir tehlikede değil ve dolayısıyla çevreden birkaç saatliğine kopmak hayatınızı tehlikeye atmayacaktır.

    Sorundan bir adım uzaklaştığınızda, doğru problemi çözebilmek için çok daha fazla zamana sahip olacaksınız.


    Sesin paradoksu.
    “Senin sessizliğini anlayamayan, büyük ihtimalle kelimelerini de anlayamayacaktır.” Elbert Hubbard.

    Sessizlik sesin yokluğu ile ilgili değil fakat başka bir şeyin varlığı ile ilgilidir. Zihniniz boş bir tuval gibidir ve eğer ki gürültüyle doluysa yeni bir resim çizebilmeniz mümkün değildir. Sessizliğin içinde, diğer her şey için boş alan açarız.

    Gordon Hempton, sessizliğin hak ettiği değeri alabilmesi için yardımınıza ihtiyaç duyuyor. “Daha, yakın zamanlarda, temiz suyun ve yıldızları görebilmenin önemli olmadığını varsaymıştık. Fakat şimdi önemli olduğunun farkındayız. Yavaş yavaş sessizliğin önemini kavramaya başlıyoruz. Sessizlik bir lüks değil, bir gerekliliktir” diye ifade ediyor akustik ekolojist.

    Gürültüyü kaldırdığınızda, sadece gerekli olan konuşur. Her ne kadar harikulade bir deneyim olsa da eğer yeteri kadar hazırlıklı değilseniz geri de tepebilir. Sessizlikte duyduğumuz sesler, endişe verici seslere dönüşebilir.

    Her daim içinde bulunduğumuz sosyal bağlarımız bizi meşgul ediyor. Daha kötüsü ise, sosyal kişiliğimizin kendi gerçek benliğimizden daha yüksek sesle konuşuyor olması; bir şeyleri kaçırma kaygısı bizleri gerçeklikten uzak tutuyor ve dikkatimizi dağıtıyor. Fakat öz yansıma olmadan anlama yetisi de olmuyor. Sessizlik ise iç sesinizi mevcut kılıyor.

    Eğer zihniniz sürekli olarak gürültü yaratıyor ve kapanamıyorsa, sürekli olarak soru soruyor ve dış etkilere tepki veriyorsanız, dinlenebilmek ve yeniden başlayabilmek mümkün değildir.

    Gürültüden kurtulmak gerçeklikten öte bir hasrettir. Bu sessizliğin paradoksudur: Sessiz ve sakin bir zaman isteriz fakat buna sahip olabilmemiz pek mümkün değil gibi görünmektedir. Diğer sesleri susturmak aslında kendi gerçek düşüncelerimiz ve de kelimelerimizle baş başa kalacağımız anlamına gelir.

    Beyaz bir tuvalin ya da boş bir sayfanın önünde olmak korkutucu olabilir; birçoğumuz bu yüzden sessizlikten kaçar.


    Sessizliğin birçok anlamı vardır.
    “Hiçbir şey otoriteyi sessizlik kadar güçlendiremez.” Leonarda da Vinci.

    Sessizlik sadece gürültünün yokluğu mudur yoksa sesi hayatınıza davet etmenizin altında yatan daha derin bir sebep mi vardır?

    Sessizlik aynı zamanda kültürel bir olaydır. Japonlar için sessizlik, diğer popülasyonlara kıyasla, çok daha büyük önem arz eder.

    Japonlar, sessizliğe, kelimesiz iletişimin çok gerekli bir formu olarak büyük değer addederler; sessizlik onların gözünde, bilgiyi ve duyguları iletir ve saygı ve kişisel mesafenin bir işaretidir.

    2007 yapılmış olan “Japon Halkında Sessizliğin Kültürel Önemi” isimli bir çalışmada, Takie Sugiyama Lebra sessizliğin dört boyutunu söyle tanımlamaktadır: Doğruluk, sosyal ihtiyat, utanma ve başkaldırma. İlk üç boyut olumlu ilişkiler kurmaya yardımcı iken dördüncüsü olumsuz bir çağrışım yaratır.

    Batıda sessizlik şüphe, yalnızlık ve acı ile bağdaştırılmaktadır. Eğer arkadaşlarınıza sessizliğe ihtiyaç duyduğunuzu söylerseniz, bu ihtiyacınızı anlayabilirler. Fakat sessiz kalmayı tercih ettiğinizden telefonlarına 12 saat boyunca cevap vermezseniz sizinle ilgili yanlış bir şeyler olduğunu varsayacaklardır.

    Sessizlik her zaman belirsizdir; gerçek anlamını algılayabilmek çok zordur.

    Sessizliği tanımlamak yerine, bunu bir deneyim olarak değerlendirin. Sessizlik müziğin gerçek sesidir. Boş alanlar, mimari tasarımlar ve alanlar için çok anlamlı bir rol oynarlar. Beyaz alan görsel tasarımın vazgeçilmezidir.

    İki tip sessizlik vardır: İçsel ve çevresel. Sadece çevresel oyalayıcılardan kurtulmak yeterli değildir. Sizi canlı canlı yiyen düşüncelerinizden de kurtulmak zorundasınız.

    Duraksadığınızda sadece konuşmayı durdurmuş olmazsınız; çevresel oyalayıcıları dinlemeyi bırakmayı da tercih edersiniz. Her şey sizin içinizdedir.

    Sessizlik başka bir şeyin çıkmasını sağlar. Zihninizi susturmayı başardığınızda, perspektif, yansıma, mesafe, fikirler ve çözümler beklemediğiniz bir şekilde ortaya çıkar.


    Lao Tzu sessizliğin en yüce vahiy olduğuna inanır. İlham için kitapları alt üst ediyoruz fakat o kitapların yazarları, ilham kaynaklarını sessizliğin perde arkasında buldular. Sessizlik sizi dolaysız olarak bilginin asıl kaynağına eriştirebilir.

    Sessizlik hayatınıza ritim ve niyet katar.

    Müzikle de aynı şey olur. Sessizliğin yokluğunda, notalar aynı duyguyu verecektir. Sadece birkaç vuruş ya da daha fazlası boyunca sessizliği sağladığınızda dinleyicide çok farklı bir etki yaratacaktır.

    Sessizlik sadece aklın muhteşem bir durumu değildir; sağlığınızı olumlu olarak etkileyecektir.

    Yeni beyin hücrelerinin büyümesini sağlar. 2013 yılında yapılmış bir çalışma, iki saatlik bir sessizliğin, beynin öğrenme, hatırlama ve duygu bölgesi olan hipokampus alanında yeni hücreler yaratacağını göstermiştir.

    Kan kortizol ve adrenalin seviyelerini düşürerek stresi azaltır. 2006’da yapılmış bir çalışma, iki dakikalık bir sessizliğin, beden ve beyindeki gerginliği aldığını göstermiştir. Müzik dinlemekten daha sakinleştirici bir etkisi vardır.

    Sessizliği nasıl geri kazanırız?
    Sessizliği elde etmeye çalışmak kolay bir uğraş olmayacaktır.

    Doğada yürüyüşe çıkmak, kasıtlı bir ara vermek ya da derin nefes egzersizleri başlayabilmek adına kolay yöntemlerdir.


    Aşağıdaki egzersizleri deneyin ve sizin için hangisinin daha iyi olduğuna karar verin. Küçük dozlarda başlayın. Sessizlik, ilk başlarda geri tepebilir. Gürültüyle dikkatinizin dağılmamasının yararlarından hoşnut olmak için biraz zaman gerekecektir.

    1. Sessizlik Egzersizi
    Bir tarih profesörü olan David Swatrz, bu egzersizi bir geçiş olarak kurslarından birinde kullanmaktadır. Öğrencilerinden sessizlik hakkında kısa bir yazı yazmasını ister. 90 dakika boyunca, herkes, konuşmadan göreve dikkatini verir.

    Öğrencilere akıllı telefonlarını bir kenara koymaları ve diğer insanların varlıklarından uzaklaşmaları söylenir. Yazı deneyim üzerine bir yansımadır ve tarihsel bir bakış açısını da kapsar. Sessiz olmak nasıl bir histir? Bir akıllı telefona daimi erişimimiz kısıtlandığında ne olur? Bizim yaşam biçimimiz modern çağın öncesine göre nasıldı?

    2. Kelimenin Ötesi
    Bu egzersiz antik bir hint reçetesine dayandırılmıştır:   Eğer bir saat okuyorsan, iki saat yaz ve üç saat boyunca meditasyon yap. Böylesi bir oranlamanın amacı, diğer insanların kelimelerinden ya da fikirlerinden etkileniyor olmayı engellemektir. Bu orana bağlı kalabilirsiniz ya da daha kısa sürelerle başlayabilirsiniz.

    Bu egzersiz öz yansımayı ve kişisel diyaloğu kuvvetlendirecektir. Bu güzel bir geçiştir; ilkin başka birinin kelimelerinin huzurundan kendi kelimelerinize yöneleceksiniz ve en sonunda zihninizi susturmaya odaklanacaksınız.

    3. Sessizlik Oyunu
    Montessori egzersizi, gürültüye karşı derin bir farkındalık ve hassaslık geliştirmenin, bizim daha rafine ve incelikli bir dünyaya giriş yapmamızı sağlayacağı fikrine dayanır. Daimi gürültü bize rahatsızlık, karışıklık, hüsran verebilir ve hatta uykusuz kalmamıza neden olabilir.

    Bu egzersizin amacı, sessizliği genele yaymaktır. Üzerinde “sessizlik” yazan bir tabela ve duvarda asılı duran sessiz ve sakin bir yerin resmi, her çocuğun görevini yapmasına özendiren bir hatırlatıcı olarak işlev görebilir. Sessizlik sadece olumlu bir sonuç değil, herkesin çabasıyla oluşmuş bir yan üründür.

    4. Tek elle el çırpmanın sesi
    Mantığımız bize el çırpmak için iki elin gerekli olduğunu söyler. “Tek elle çırpmak nasıl bir ses çıkarır?” sorusu, bir Zen meydan okumasıdır ve birçok yorumu vardır. Bazıları bunun,  kalbi, nefes almanın ritmini ya da zihnin farkındalık gibi diğer sesleri dinlemek için bir yol olduğunu söylerken diğerleri bunun, yaşamı etki ve tepki gibi dualistik bir yaklaşımla görüyor olduğumuza dair bir metafor olduğunu söylemektedir.

    Ben bu soruyu, koçluk yaptığım grupları, sessizliğin gücü üzerine düşünmeye davet ettiğimde soruyorum. Bazen tek elle ses çıkarmak için yaratıcı yollar bulmalarını sağlamak, bazen de rasyonelliğimizi bir yere koyarak, zihnin yaratıcı düşünce sürecinin ortaya çıkması için mantığa meydan okumak için soruyorum

    5. Meditasyon: Dinleyen Sessizlik
    Tara Brach, rehberlik ettiği meditasyonda, dinlemenin nasıl da bir çapa görevi üstlendiğine vurgu yapmaktadır.

    Sesleri dinlemek, düşünen zihni durdurmak için çok etkili bir yöntemdir. Farkındalığın doğal açıklığı ile bağlanmanızı sağlar. Daha alıcı olduğunuzda, tüm varlığınızı ve sessizliğin huzurunu davet edersiniz.

    6. Kısıtlama ile kule yapmak
    Kısıtlamalar empoze edilerek bireylere meydan okunur ve onlarla benzer şekilde etkileşimde olanlar da davranışlarını ayarlama gereği duyacaktır. Bir gruptan Jenga blokları kullanarak en yüksek kuleyi yapmaları istenir. Bu kolay bir görev gibi görülecektir ta ki birçok takım üyesine belirli kısıtlamalar getirilene kadar; biri konuşamaz, diğerinin gözleri bağlanır, bir diğeri ellerini kullanamaz gibi.
    Konuşamamak etkileşimi yeniden şekillendirir. Sessiz olan daha fazla dikkat edecektir. Takımın geri kalan kısmı da konuşmayan insandan etkilenerek daha dikkatli olacaktır. Bu yöntemle, dayanışma ve bireysel farkındalık had safhada yükselecektir.


    7. Bir gün boyunca sessiz kalmak
    Bu hem gerçek hem de metaforik olarak göbek bağınızı kesmeniz anlamına gelecektir. Bir günün ne anlama geldiğini tanımlayabilirsiniz. Önerim, öncelikle 4-6 saat sessizlik içinde kalmanızdır daha sonra kademeli olarak artırabilirsiniz.

    Sessiz kalmak sosyal medyadan, e postalardan, telefon görüşmelerinden ve yüz yüze konuşma da dâhil her türlü iletişimden kopmanız anlamına gelecektir. Kendinize yakın olanlar için de bazı kurallar koyabilirsiniz.

    İstanbul’da bir konferansı yeni bitirdim ve üç günlük konuşmadan sonra zihinsel olarak tükendiğimi fark ettim. 14 saatlik bir ara verdim kendime; internetsiz, telefonsuz, tek başıma ve kimse ile konuşmadan. Zihnimi yeniden ayarlayabilmek ve tarihi şehirde, plansızca dolanırken huzurumu geri kazanabilmek adına çok güçlü bir deneyim oldu.

    Siz sessizlikle nasıl mücadele ediyorsunuz?

    Kaynak
  • Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder